9 Mayıs 2017 Salı

TSÇV Konumuz Cerebral Palsy Semineri - Alper Şirvan'ın Konuşması



Öncelikle bütün katılımcılara hoş geldiniz demek istiyorum. Sizlerle paylaşmak istediklerimle bağlantılı olması sebebiyle kendimi tanıtarak sözlerime başlıyorum.
Adım Alper Şirvan. Öğretmen bir anne babanın ilk çocuğuyum. Evli iki kız kardeşim var. Bekarım ve anne-babamla beraber yaşıyorum. Doğuştan birlikte yaşamak mecburiyetinde kaldığım cerebral palsy sebebiyle gördüğünüz gibi tekerlekli sandalye kullanıyor ve sağ elimi kullanamıyorum.
1973 doğumluyum. İlkokul çağlarımdaki ülke şartlarından dolayı ilkokula gidemesem de sınıf öğretmeni olan annem evde okuma yazmayı öğretti bana… 5. sınıf yaşıma geldiğimde “ille de okul” dememin ardından o dönemde iki aylık periyotlarla fizik tedavi için devam ettiğim İstanbul Acıbadem’deki Spastik Çocuklar Derneği’ndeki uzmanların “evet bu çocuk okumalı” şeklindeki ifadelerinin ardından okul maceram başlamış oldu.

Okumak için meb’e başvurduk, bana özel bir sınav yapıldı. Bu sınav sonucunda “ilkokuldan mezun olabilir” hükmü verilse de 1 yıl dahi olsa ilkokul öğretmeni görme arzumda direttim. 1984-85 öğretim yılında, annemin de görev yaptığı okulda şansıma, öğretmenimin doğum iznine ayrılmasından dolayı bir yılda iki öğretmen görerek, mezun oldum.
Ortaokul ve lise dönemim, babamın görev yaptığı okullarda devam etti. İlkokuldan sonra ulaşım büyük bir problemdi, otomobili -en azından hemen- alacak durumda değildik. Bu sebeple 1 yıl yine eğitime ara vermek zorunda kalsam da 1 yıl sonra tekrar başladığım eğitim hayatım, 1995 yılında Uludağ Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı bölümünden dereceyle mezun olarak tamamlandı.
Okul tamamdı, ama ya iş nasıl olacaktı? Elbette ki hemen olamadı. Mimari engeller, ulaşım gibi sorunlar sebebiyle 2,5 yıl iş bulamadım. Bu süreçte yazdığım şiirleri bilgisayarda resimledim, ilk şiir kitabımı yayımladım. Açtığım iki sergi ve bu kitapla kamuoyunun dikkatini çekmeyi ve iş bulmayı amaçladım. 1998 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde iş buldum ve evime yakın Belediye Huzurevine 8 yıl bilfiil akülü tekerlekli sandalyemle gidip gelerek çalıştım.
Halen, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Bursa Halk Sağlığı Müdürlüğüne bağlı Yıldırım TSM KETEM (Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi)'de Bilgisayar Programcısı olarak çalışmaya devam etmekteyim.
1996-2009 yılları arasında biri yurt dışında olmak üzere 4 sergiye imza atmakla beraber, iki şiir ve bir hikâye olmak üzere yayımlanmış üç kitabım bulunmaktadır.
Bununla beraber, 2012 yılında, Dünya CPliler Birliğince düzenlenip ülkemizde Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı (TSÇV) tarafından desteklenen '1 Dakikada Dünyamı Değiştir' Kampanyasında 'güneş enerjili tekerlekli sandalye' fikrimle birinci oldum.
Sevgili Kardeşlerim ve Onların Kıymetli Aileleri;
Anne baba olmak, bu dünyada insan denen varlığa bahşedilmiş bir lütuftur. Çünkü böylece, en sıradan kabul edilen insanın dahi, ilk insandan son insana kadar uzanan o büyük zincirin bir halkası olması mümkündür. Evladı ister engelli olsun, ister olmasın, anne babaların nihai hedefi evlatlarının imkanlar dahilinde, olabildiğince özgür bir birey olarak yaşayabilmesini sağlamak olmalıdır.
Ülkemizde, bırakın engelli evladı olan aileleri, engelsiz çocukların ailelerinde dahi aşırı korumacılık olduğu toplumsal bir gerçektir.
Oysa, çocuğa sorumluluk vermeden her şeyi ben yaparım’cı bu anlayış, süreçte ebeveynleri yormakla beraber, ömrünce sorumluluk almadan, hep birilerinden yardım alarak yaşamaya alışmış bireylerin hayat sürecinde bocalamaları kaçınılmaz olmaktadır.
CP ile yaşayan bir evlada anne baba olmak, elbette kolay değildir. Zorluk, toplumun çarpık bakışı, onca mücadeleye rağmen hayatın her sahasına yayılmış, çoğu zaman beşerî engeller ve direnecek gücü yeterince ortaya koyamamaktan kaynaklanmaktadır. Oysa, evlat, en ağır sayılabilecek derecede cerebral pasy’li dahi olsa, onu “özgür bir birey olarak bağımsız kılma” hedefinden asla vazgeçilmemelidir. Aslında hepinize “çocuğunuz engelsiz olsa nasıl davranıp ne yapacaksanız, cp’li çocuğunuz için de aynını düşünün” demeyi isterdim ama genel anlamda engelsiz evlada davranış biçiminde de problemler olduğunu gördüğüm için bunu gönül rahatlığı ile diyemiyorum.
Her çocuk, her insan ayrı bir dünyadır. Her çocuğun ayrı ayrı ve kendine has yetenek ve özellikleri vardır. Teknik olarak cerebral palsy’li bireyler ve genel anlamda engelli bireyler, çeşitli gruplara ayrılsalar da her çocuğun kendine özel ihtiyaçları olduğu da yadsınamaz bir gerçektir. Bu noktada engelli ebeveyne düşen görev, çocuğun yapabildikleri ve yetenekleri doğrultusunda kendi yolunu çizmesinin yolunu açmak olmalıdır.
“Benden sonra ne olacak?” sorusunu sormayan CP’li ebeveyni yoktur. Bu konu, bizler kadar ülkeyi yöneten ya da yönetmeye talip insanların da meselesi olmalıdır. Her cerabral palsy’li bireyin ihtiyaçlarının çeşitlilik gösterdiğini düşünerek, bu konuda da sunulan kamusal hizmetin çeşitli olması elzemdir. Bu mesele apayrı bir tartışma konusu olmakla beraber, bu konuda “gerçekten” sivil toplum kuruluşları ve iktidar erkinin ortak çalışmalar yapması, çözüm konusunda büyük önem taşımaktadır.
Cerebral palsy, engel itibariyle neredeyse “kişiye özel” bir durum içermektedir. Dolayısıyla CP’li birey açısından genel bir çözüm formülü olmasa da  CP türü ve özel durumu itibariyle her engelli gibi kendi iradesini ortaya koyabilecek mental yeterliliğe sahip her CP’li birey de “daha fazla özgürlük ve tam bağımsızlık” yönünde talepte bulunmaktan asla yılmamalıdır.
Bir çoğunuzun, öğretmen bir anne babanın evladı olarak ‘şanslı’ olduğumu düşündüğünüzü biliyorum. Ailemin öğretmen oluşu okulda refakat konusu başta olmak üzere birçok konuda önümü açmış olabilir. Okula gidemediğim yıllarda beni büyüten başta babaanne ve dedem olmak üzere ailenin tümünün bana aşıladıkları özgüven önemli bir unsur olabilir. Onların desteği önemli bir faktör olmakla birlikte hayat şüphesiz bir takım oyunudur ve inanın; başarı ve özgürlük, sadece peşinden azim ve iradeyle koşanların erişebildiği değerlerdir.
Özgürlük, size kendi hayatınızın düzenlenmesine dair bir sorumluluk gerektirmekle birlikte, dünya üzerinde insan olarak sahip olmamız gereken en temel değerdir ve inşa etmeyi arzuladığımız her bina bu temel üzerinde yükselecektir.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.


ALPER ŞİRVAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder