6 Aralık 2017 Çarşamba

Bir Formadan Çok Daha Fazlası



            Şampiyonluk için 14 yıl bekleyen o neslin bir ferdiyim. En son doğduğum yıl şampiyon olan Galatasaray, tam 14 yıl sonra, yani ben 14 yaşımdayken şampiyon olmuştu. Yani, ben bu armaya gönül verdiğimde kazanılan Türkiye Kupaları hariç lig şampiyonluğu görmemiştim.
            Bu şampiyonluk aynı zamanda, Ali Sami Yen’in “Türk olmayan takımları yenmek” şiarı ile kurulan Galatasaray için ertesi yıl uzun yıllar sonra o zamanki adıyla “Şampiyon Kulüpler Kupasında” oynamak demekti.
            İlk turda Rapid’i eledikten sonra 26 Ekim 1988’de İsviçre’nin N.Xamax takımının karşısına çıktık. İlk maç deplasmandaydı. O gece kaçırdığımız gollerle, sahaya giren teröristlerle, konsantrasyonu dağılan takımın son dakikada 2 gol daha yemesi sonucu maçın 3-0 kaybedilmesiyle bizim için berbat bir geceydi.

21 Eylül 2017 Perşembe

Bir “Maça Gidemeyiş” Macerası


En az otuz yıldır gerek Bursa içinde gerekse Bursa dışında yapılan spor müsabakalarının takipçisi, bir tekerlekli sandalye kullanıcısıyım. Futbol, basketbol ve voleybol başta olmak üzere spora olan ilgimi beni tanıyan herkes bilir.

Sözü çok uzatmadan direkt anlatalım. 24 Eylül 2017 Pazar günü saat 19.30’da Bursa’da oynanacak Bursaspor-Galatasaray maçına gitmek istiyordum.

Passolig sistemi çıktığından beri Bursa’da bir engellinin maça gitme süreci şu şekilde işler: Maç biletlerinin çıktığı gün engelli ya da engelliye refakat edecek kimse her ikisinin de passolig kartları ve engellinin aile ve sosyal yardım bakanlığına ait “engelli kartı” ile beraber stat gişesine başvurur. Her ikisinin de passolig kartına bilet işlenir ve maç günü engelli, varsa refakatçisi ile beraber maça gider.

Çalışan bir engelli olarak ben kendim o saatlerde gidemeyeceğim için, 21.09.2017 Perşembe günü biletin çıktığı sabah saatlerinde passolig ve engelli kartımı yanına alan babam, ikimiz için bilet işletmek üzere stad gişesine gitti.

24 Ağustos 2017 Perşembe

Galatasaray, Tudor, Başkan ve Türkiye...


Çok uzun yazmayacağım ama yazmadan da edemedim. Bu yazıyı Galatasaray-Sivas maçı öncesi yazıyorum.
Futbol bir sonuç oyunudur. Bunu zaten kabul ettik. Tabelayı değiştiremiyorsanız CV'niz ne kadar kuvvetli olursa olsun koca bir hiçsinizdir. Boşuna "luk et dı tabela" demedi adam, ecnebi gazeteciye... 
Gelelim Galatasaray'a... Önce durum tespiti...

10 Mayıs 2017 Çarşamba

BURSA’DA TSÇV CEREBRAL PALSY SEMİNERLERİ

7 Mayıs 2017 Pazar günü, Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı (TSÇV), bünyesinde yer alan akademik kurul (Doç.Dr. Baki Umut Tuğay, Doç. Dr. Mehmet Cenk Gürbüz, Dr. Nihan Hande Akçakaya) ve diğer uzmanlarla beraber, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkıları ile Bursa’da “Konumuz: Cerebral Palsy” başlığı ile uzman ve aile seminerleri düzenledi.
Sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki oturumda, sabah konuyla ilgili uzmanlara; öğleden sonraysa ailelere yönelik verilen seminerlere katılım az olmasa da böylesi bir etkinliğin daha geniş kitlelere ulaşmasının toplumsal bilinç ve bilgi/tecrübe paylaşımı açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

9 Mayıs 2017 Salı

TSÇV Konumuz Cerebral Palsy Semineri - Alper Şirvan'ın Konuşması



Öncelikle bütün katılımcılara hoş geldiniz demek istiyorum. Sizlerle paylaşmak istediklerimle bağlantılı olması sebebiyle kendimi tanıtarak sözlerime başlıyorum.
Adım Alper Şirvan. Öğretmen bir anne babanın ilk çocuğuyum. Evli iki kız kardeşim var. Bekarım ve anne-babamla beraber yaşıyorum. Doğuştan birlikte yaşamak mecburiyetinde kaldığım cerebral palsy sebebiyle gördüğünüz gibi tekerlekli sandalye kullanıyor ve sağ elimi kullanamıyorum.
1973 doğumluyum. İlkokul çağlarımdaki ülke şartlarından dolayı ilkokula gidemesem de sınıf öğretmeni olan annem evde okuma yazmayı öğretti bana… 5. sınıf yaşıma geldiğimde “ille de okul” dememin ardından o dönemde iki aylık periyotlarla fizik tedavi için devam ettiğim İstanbul Acıbadem’deki Spastik Çocuklar Derneği’ndeki uzmanların “evet bu çocuk okumalı” şeklindeki ifadelerinin ardından okul maceram başlamış oldu.