Onu ilk defa görenler,
bizi insanlığımızdan uzaklaştıran en kötü duyuşlardan biri olan katı bir
‘önyargı’ ile ‘zekâ özürlü bir yaşlı’ deseler de ona ‘acıma’ duyguları ile
yaklaşsalar da O, kartvizitleri kalabalık ama yürekleri bomboş ve beyinleri ile
yürekleri arasında en ufak bir ilişki bulunmayan ‘zavallı’lar arasında adeta
bir insanlık abidesi gibiydi.
Huzurevine
gelen her yabancıdan ‘para ver, para ver!’ diyerek para isterdi kendine has
üslubuyla... Her ne durumda olursa olsun duyardı gelen arabanın sesini... Duyar ve hemen vaziyet alırdı: ‘para ver,
para ver!’