20 Şubat 2020 Perşembe

Her Engellenen Birey "Aktivist" Olmak Zorunda Mı?

Engellenen insanlar ve yakınlarının dernekleşme çabaları, 90’lı yıllardan itibaren hız kazandı. Gelin görün ki, “ne için dernekleşmeliyiz?” sorusuna net bir cevap verilemediği için ne o gün ne de bugün süreci işletmek mümkün olamadı.
Sürecin işlememesi ve olayın “nasıl yapılır?” tarafındaki belirsizlik, nitelik olarak değilse bile nicelik olarak derneklerin çoğalmasını da beraberinde getirdi.
Öte yandan engellerle, sorunlarla cebelleşen bireyin, sorunlarını çözme konusunda çoğunlukla tek başına kalması, şu soruyu da gündeme getirdi, getirmeye de devam ediyor ister istemez: “Ülke çapında bunca dernek, bunca oluşum neden var?”
 Örgütlü Toplum”  yapısını örnek aldığımız gelişmiş ülkelerde, muhataba problemi aktarmanın bir kanalı olarak algılanan ve o şekilde iş gören bu oluşumlara hükümetten bağımsız kuruluş demek olan NON-GOVERNMENTAL ORGANIZATIONS (NGO) adı verilmiştir. Dolayısı ile bu tür dernek ve oluşumların hükümetle yani icranın başındakilerle ilişkileri olmadığı gibi, hükümete karşı daima protest bir tavır içinde olurlar. İki tarafın terazinin aynı kefesinde yer alması, eşyanın tabiatına aykırıdır. Çünkü aksi halde şikâyet edeceğimiz makamla, şikâyet edilenin aynı olması, taleplerin oluşması ve icraya dönüşmesinde sıkıntılar yaratacaktır.
Başa dönersek, olması gerekenle hayatın gerçeği ne yazık ki her zaman birbirini tutmayabilir. Önce tespitlerimizi ortaya koyalım.

12 Şubat 2020 Çarşamba

14 Şubat ve “Sevgi Her Engeli Aşar” Mı?


­­


                “Sevgi her engeli aşar!”
                Aşılamayan, aşılamadığı için halının altına süpürülen sorunlarla her karşılaşıldığında söylenen klişe cümle… Sorumluluk duymadan, somut olan problemin çözümünü, soyut olandan bekleme hastalığının engellenen bireyler dünyasındaki iz düşümlerinden sadece biri.
                Bu klişe, ailelerin, toplumun ve kamusal yönetimin engelli bireye yaklaşımı bağlamında da değerlendirilebilir ama ben bu yazımda konuyu “14 Şubat” bağlamında ele alacağım.