![]() |
Gerçek Kral Metin Oktay |
Ben onun üstün resim yeteneği ile benim için çizip keçeli kalemlerle bana boyattığı Metin Oktay’ın enfes gollerine ait resimleri ile büyüdüm diyebilirim… Ta o zamanlara dayanır benim armaya ve bu parçalı formaya olan aşkım...
![]() |
Kalbimdeki Arma |
9-10 yaşlarımdaydım ve o döneme kadar ne kulüp takımlarımızın, ne de milli takımımızın yabancı takımları yendiğine; bırakın yenmeyi kora kor mücadele ettiklerine şahit olmamıştım.
O gün G.Saray’ın 2-1 kazandığı maçı, amcamla beraber radyodan dinlerken yaşadığım heyecan ve sonrasındaki sevinç bambaşkaydı… O çocuk kafamla şunu düşünmüştüm: “Vay be! Biz de Türkler olarak gâvurları yenebiliyormuşuz ve bunu yapan takım G.Saray! Benim takımım!” Zaten içten içe içime işlenen G.Saray sevdası o gün adeta perçinlenmişti.
![]() |
Bu fotoğrafı babam, o günlerde oturduğumuz evin bahçesinde çekmişti. |
Arma ısrarıma dayanamayan amcam, bir beze armayı çizmiş, halam da işleyip formamın göğsüne dikmişti. Artık formam, gerçek Galatasaray formasıydı… En azından benim gözümde…
***
Ben, özel durumumdan dolayı ilkokulu okumadım. Sadece beşinci sınıfı okuyarak ilkokulu bitirdim. O yıl, sınıfımda G.Saray’lı olarak yalnız ben olsam da rengim daima “turuncudan iz taşıyan tok bir sarı ve vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı” olmuştu. Çünkü ben, “kuruluş maksadı Türk olmayan takımları yenmek” olan bir kulübün taraftarıydım; çünkü ben, zafer şarkıları eşliğinde G ve S harflerinin dansının resmedildiği ve üzerinde bayrağı eksik olmayan o muhteşem armanın sevdalısıydım; çünkü ben, sporun amacının "ne pahasına olursa olsun kazanmak" değil, "sonuna kadar mücadele etmek" olduğunu idrâk etmiştim.
1988-89 sezonunda halen ezbere saydığım o efsane kadro, o zamanki adıyla “Şampiyon Kulüpler Kupasında” sırasıyla Rapid Wien, Xamax ve Monaco’yu eleyip S.Bükreş ile yarı final oynadığında o kupaları Türkiye’den alabilecek tek takımın G.Saray olduğunu adım gibi biliyordum.
Bu inancım, 1999-2000 sezonunda, turlarda hiç mağlup olmaksızın kazandığımız, iki Avrupa Kupası ile vücut buldu. O yıl, bütün Avrupa maçlarımızı bizim evde, mahalleden, ufaklık Furkan’la seyrettik. O zamanlar 6-7 yaşındaydı ve benim G.Saray’lı olma sebebime benzer sebeplerle G.Saray’lı olmuştu.
Aradan on küsur sene geçti…
Şimdi yanımda yeğenim Doğukan var. O da Galatasaray’lı…

Hem de, dedesinin, odasının duvarına asması için hazırladığı arma için “bu olmamış; 1905 yok burada” diyecek kadar…
Şimdiki çocuklar, çok şanslılar...
Neredeyse -neredeyse değil gerçekten- doğar doğmaz, armanın büyüsüyle tanışıp onu kalplerine işleyecekleri o kadar çok imkân var ki...
Şimdi yanımda yeğenim Doğukan var. O da Galatasaray’lı…
![]() |
Yeğenim Doğukan ve Ben |

Hem de, dedesinin, odasının duvarına asması için hazırladığı arma için “bu olmamış; 1905 yok burada” diyecek kadar…
![]() |
Parçalı Formasıyla Doğukan |
Neredeyse -neredeyse değil gerçekten- doğar doğmaz, armanın büyüsüyle tanışıp onu kalplerine işleyecekleri o kadar çok imkân var ki...
Ama şimdi onlar, formaları üzerlerinde, armanın aşkı yüreklerinde yepyeni zafer ve kupalar bekliyorlar…
Köklü bir gelenekten, aydınlık bir geleceğe doğru yol alırlarken...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder