Corona
günlerindeyiz. Yaklaşık on gün önce görülen ilk vakadan bugüne (19.03.2020) kadar geçen
sürede vaka sayımız arttı, bu yazıyı yazdığım saatlere kadar gelen bilgiye göre
iki vatandaşımızı kaybettik.
Çok uzun yazmayacağım bu hafta. Şu son dokuz-on gün dahi toplumsal olarak
ne kadar önemli olduğunu fark ettiğimizi gözlemlediğim bazı şeyleri paylaşmak
istiyorum sadece.
En başta, hayatın, yaşıyor olmanın, sağlıklı bir nefes almanın, evden
çıkabilmenin ne büyük bir “lüks” ve “ayrıcalık” olduğunun, bir
işe sahip olup çalışıp üretiyor olmanın önemini fark ettik.
Daha sonra…
Evde vakit geçirmek zorunda kalanlar olarak, başkalarına ihtiyaç duymadan
kendine özel bir dünya kurabilenler için “evde sıkılmak” gibi bir kavramın
ne kadar anlamsız olduğunu;
“İş” dediğimiz şeyin hayatımızı ikame edecek geliri sağlayan
adeta “kişisel-ailesel sponsor” olmaktan öte anlamı olmadığını, “daha
çok…” parantezine alınan makam-mevki, mal-mülk, para-pul gibi dünyevi
hırsların -affedersiniz ama- ne kadar “beyinsizce” olduğunu;
İnandığımız ilahi ya da beşerî -özetle ideoloji olmuş inançsal ya da inanç
olmuş ideolojik- değerlerin, insana, çevreye yani hayata katkısı olmadıktan
sonra hiçbir anlamı olmadığını;
“Bilimsel” ve “akılcı” yaklaşımın “olmazsa olmaz” bir
yaklaşım olduğu hakikatini;
“İdare etme” ile “yönetme” arasında dağlar kadar fark olduğunu;
Sağlık başta olmak üzere temel vatandaşlık hizmetlerinin kamu üzerinden
verilmesi gerekliliğini;
Emperyal, liberal, küresel imparatorluk heveslisi devlet yapısının “sosyal
devlet” ihtiyacı karşısında ne kadar “zavallı” kaldığını
FARK ETTİK, FARK ETMEYE DEVAM EDİYORUZ, SÜREÇ BOYUNCA DAHA DA FAZLASINI FARK
EDECEĞİZ.
Alınan tedbirlerle dünya ve ülkemiz, bu olağanüstü günleri er geç
aşacak. Buna hem inanıyor hem diliyorum.
Sonra
inşallah normal ve rutin hayatlarımıza devam edeceğiz.
Peki nereden? Kaldığımız yerden mi?
Alper Şirvan / 19.03.2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder