26 Kasım 2020 Perşembe

“Bir Başkadır!” Ama Kim, Ne Kadar?


Dizi hakkındaki yorumlarımı paylaşacağım. Henüz seyretmemiş olanlar okumayabilir. Çünkü, -durumu tam ifade etmese de- yerleşmiş ecnebi tanımlamayla “Dikkat spoiler içerir!”

Her şeyden önce hakkını verelim; Öner Erkan'ın performansı muhteşem... Hatta gerçekten Cerebral Palsy’li sandım önce... Meğer Öner Erkan'mış. Kendisini bu harika performansından dolayı tebrik ederim.

Dizi hakkında uzun yorumlar yapılabilir, ama Cerebral Palsy’li Birey üzerinden yorumlamak gerekirse ailenin diğer bireylerinin (bilhassa kardeşlerin) CP’li kardeşi kendi çekişmelerine kalkan yapmaları, kendini ifade edemeyen kardeş için kötü olsa da toplumsal gerçekliğe uzak değil.

Dahası -atlamış olabilirim- Cerebral Palsy’li bireyin adının bile pek anılmaması, aile meclisinde sadece toplumsal rolüyle "ablam, kardeşim, çocuk" ve nihayetinde "masum" diye niteleniyor olması toplumsal acı gerçekliğimiz.

Bu durumun daha ilginci modern olmak, (beyaz ya da farklı renk -bakın bu 'renksel ayrım' da sosyolojik tanımlamanın yanı sıra ayrımcılık belki) Kürt vs olmak, dindar ya da dine uzak olmak, kültürlü ya da cahil olmak ne yazık ki bu tutumu çok da fark ettirmiyor.

Yani inanç, ideoloji, hayata bakış, sosyoekonomik durum, eğitim gibi unsurların hiçbiri “insanı insan olarak görememe” hastalığımıza çare olmuyor. Cerebral Palsy’li birey, Gülbin'in değil, Peri'nin kardeşi olsaydı da çok bir şey fark etmeyecekti bir birey olarak kabullenilme açısından...

Orada çok ilginç bir detay daha var. Muhafazakâr bir aile... Gülbin hariç hepsi öyle... Senaryoda ters bir durum gördüm. Gülbin, modern, bilimsel yollarla olaylara yaklaşacağı düşünülen bir karakter. Abla ise daha çok büyüsel çözümlere ve sorunlara dua ile yaklaşmaya yatkın bir karakter. Normal şartlarda çok da denenmemiş bir ilacı "kardeşe" vermeyeceği düşünülür Gülbin karakterinin. Üstelik doktor. Onu yapacak olanın zihinsel yapısıyla abla olması daha makul ve beklenilir bir durum. Buna karşılık senarist/yönetmenin ters köşe yaparak dizinin tümüne yaydığı "hepiniz aynısınız" mesajını o yolla da vermek istemiş olabileceğini düşünmedim değil.

Peri, bir yandan dini sembollere karşı mesafeli ama yaşadığı derin yalnızlığı, ruhsal boşluğu yoga vb. şeylerde gidermeye çalışıyor. Ha namaz kılmışsın, ha yoga yapmışsın, ha Uzakdoğu felsefelerinin ritüellerini uygulamışsın. Sonuçta hedef hep aynı: Huzur! Oradaki ikilem de çok iyi verilmiş.

Son olarak Cerebral Palsy’li karakterin küpesi çok ilginç. (Atlamış da olabilirim, belki açıklanmıştır ama) Baktım, Öner Erkan'ın normal hayatta da küpesi var." Nasılsa CP’li bir karakter, kapatmaya gerek yok küpeyi" demişlerse "toplumsal aynılığın" itirafını kendisi için de yapmış olur senarist, yönetmen ve oyuncular. Ha, "küpe takmış, ne olacak" deniyorsa da o ortaya konan aile ve abla asla küpe taktırmaz "kardeşe". Eşyanın tabiatına aykırı. Belki yeni sezonda mantıklı bir açıklama yapılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder