Ey Şuh-i Sertab... Sertab Erener'in Türk Müziği albümü...
Özenle ve emek verilerek hazırlandığı çok belli olan albümü merakla alıyorum elime...
Özenle ve emek verilerek hazırlandığı çok belli olan albümü merakla alıyorum elime...
Çok bilinçli seçilmiş her biri nadide onbeş eserden oluşan albüm, "akşam oldu, hüzünlendim ben yine" adlı eserle başlıyor... Eserin başındaki kulağımı tırmalayan sesteki çiğlik, beni irkiltse de gittikçe alışıyorum sanki... Sonra "bu kim" duygusu düşüyor içime:
Sertab mı, yoksa Şevval Sam mı? Pop söylediklerinde pek fark etmemişim ama ses renkleri, bilhassa ilk eserlerde o kadar benziyor ki...
İlerleyen eserlerde, daha çok "Sertab" oluyor ses... Ama bu sefer de "tekniği milletin gözüne sokma arzusu ile duygu eksikliği" kol kola girip belirginleşiyor... Ses genişliği gösterisi yapmak için dik eserler (üzgünüm leyla, çile bülbülüm, dönülmez akşamın ufkundayım vb) seçilmiş ama sesle, eserdeki ruh arasındaki açıklık o kadar bariz ki... Hani Celine Dion'a Türk Müziği albümü yaptırılmış gibi...
Çile Bülbülüm'ün "Allah" kısmında ne yapacak diye merak ediyorum; o kısmın erkek vokale ve oldukça "ruhsuz bir biçimde" söyletilmesi bana garip geliyor... Halbuki o eserde bir haykırış var ve o haykırışın tepe noktası o bölüm...
"Kimseye etmem şikayet"'de daha bir oturuyor ses... Yetenekli bir sese eğitim verirsiniz de her söyleyişte biraz daha geliştirir ya kendini... Aynen öyle...
İcra heyeti, albümün yıldızları... Öyle temiz, öyle naif ve aynı zamanda profesyonel... Kayıtların bir çoğunun İ.T.Ü Konservatuarı öğretim görevlileri ve mezunları olan müzisyenler tarafından gerçekleştirildiğini öğreniyor ve şaşırmıyorum.
CD kapağında eserlerin sadece isimlerinin yazıldığını görüyorum. Keşke bestekâr, güftekâr ve makam bilgileri yazılsaydı da, CD'yi eline alan herkes, Sertab hanım'ın babasının, kendisinden esinlenerek Sertab ismini verdiği "Ey şuh-i sertab ey durr-i nayab" adlı Kürdilihicazkâr eserin bestesinin Lemi Atlı'ya, güftesinin Recaizade Mahmut Ekrem'e ait olduğunu öğrenmiş olsaydı...
Kısaca...
Sertab hayranları ve onu farklı bir kulvarda görmek isteyenler için güzel bir tecrübe sunan bir albüm...
Ama kulağı pür Türk Müziği ile dolu insanların dinlerken lezzet alıp almayacakları konusu, sanırım kişiye göre değişiklik gösterecektir.
Alper Şirvan
İlerleyen eserlerde, daha çok "Sertab" oluyor ses... Ama bu sefer de "tekniği milletin gözüne sokma arzusu ile duygu eksikliği" kol kola girip belirginleşiyor... Ses genişliği gösterisi yapmak için dik eserler (üzgünüm leyla, çile bülbülüm, dönülmez akşamın ufkundayım vb) seçilmiş ama sesle, eserdeki ruh arasındaki açıklık o kadar bariz ki... Hani Celine Dion'a Türk Müziği albümü yaptırılmış gibi...
Çile Bülbülüm'ün "Allah" kısmında ne yapacak diye merak ediyorum; o kısmın erkek vokale ve oldukça "ruhsuz bir biçimde" söyletilmesi bana garip geliyor... Halbuki o eserde bir haykırış var ve o haykırışın tepe noktası o bölüm...
"Kimseye etmem şikayet"'de daha bir oturuyor ses... Yetenekli bir sese eğitim verirsiniz de her söyleyişte biraz daha geliştirir ya kendini... Aynen öyle...
İcra heyeti, albümün yıldızları... Öyle temiz, öyle naif ve aynı zamanda profesyonel... Kayıtların bir çoğunun İ.T.Ü Konservatuarı öğretim görevlileri ve mezunları olan müzisyenler tarafından gerçekleştirildiğini öğreniyor ve şaşırmıyorum.
CD kapağında eserlerin sadece isimlerinin yazıldığını görüyorum. Keşke bestekâr, güftekâr ve makam bilgileri yazılsaydı da, CD'yi eline alan herkes, Sertab hanım'ın babasının, kendisinden esinlenerek Sertab ismini verdiği "Ey şuh-i sertab ey durr-i nayab" adlı Kürdilihicazkâr eserin bestesinin Lemi Atlı'ya, güftesinin Recaizade Mahmut Ekrem'e ait olduğunu öğrenmiş olsaydı...
Kısaca...
Sertab hayranları ve onu farklı bir kulvarda görmek isteyenler için güzel bir tecrübe sunan bir albüm...
Ama kulağı pür Türk Müziği ile dolu insanların dinlerken lezzet alıp almayacakları konusu, sanırım kişiye göre değişiklik gösterecektir.
Alper Şirvan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder