10 Aralık 2011 Cumartesi

Şike, Teşvik ve İhtiras

     3 Temmuz 2011’de futbolumuzda başlayan süreç, 9 Aralık 2011 günü açıklanan iddianamenin ardından bir başka boyut kazandı. 

     İddianamenin açıklanmasından sonra, Süper Ligimizle ilgili okuduğum yaklaşık 200 sayfadan çıkardığım sonuçlar şunlar:

11 Ekim 2011 Salı

İlk...

Klasik bir sabah... 
Ardından devam eden gün...
Hava ağır mı ağır...

9 Kasım 2010 Salı

Yenmeyen Tavuk ve Milletin Parası (Necmettin Dervent)

 

20140107-002910.jpg

20140106-213156.jpg

Orgeneral Asım GÜNDÜZ

Atatürk’le ilgili iki hatıra nakledeceğim, yazıyı okurken muhakkak ki günümüzle kıyaslayacağız. Yazıyı okuduktan sonra da Atatürk’ü çocuklarımıza,gençlerimize, maalesef O’nu tam manasıyla tanımayanlara, nasıl tanıtırızın cevabını bulmanın kapısını aralayacağız.

İlk hatıra Orgeneral Asım GÜNDÜZ’den, O’nu da yâd etmek için kısaca tanıtmak istiyorum.1880 yılında Kütahya’da doğdu.Harp Akademisi’nde Atatürk’ün sınıf arkadaşıydı.1920 yılında Mustafa Kemal Paşa’nın daveti üzerine Ankara’ya gitti ve Harp Cephesi Kurmay Başkanlığı’na getirildi. İstiklal Savaşı sonuna kadar bu görevde kalan Asım Paşa Büyük Taarruz planının da hazırlayıcılarındandır.
Cumhuriyet devrinde Genelkurmay Başkanlığı’nın kurulmasıyla 2.Başkanlık görevine atanan Asım Paşa emekli olduğu 1946 yılına kadar bu görevde kaldı.14 Ocak 1970’de vefat etti.
          Şöyle anlatıyor Asım Paşa :
          O gün Duatepe’de düşmanın iniltisini sevinç gözyaşlarıyla kutluyorduk. Kolordu Kurmaybaşkanı Hayrullah ( Fişek ), bir akşam yemeği hazırlamıştı. Ortada bir cılız tavuk ile, dört beş dilim siyah ekmekten başka birşey yoktu. Dünden beri ağzımıza en ufak bir lokma girmemişti. Gazi Paşa, İsmet Paşa,Ben, Kazım Bey sofraya bağdaş kurduk. Hayrullah Bey(Fişek), Tevfik Bey(Bıyıklıoğlu), Salih Bey(Bozok) biraz uzaktaydılar. Atatürk,Kazım Bey’e dönerek:
– Erlere yiyecek ne verebildiniz? dedi.Kazım Bey şaşırdı durakladı, Kurmaybaşkanına dönerek:
– Hayrullah Bey,erlere ne verebildik ?  diye sordu.

27 Haziran 2010 Pazar

Yeni Bir Resimden Eskiye Bakmak (Öykü)

     Saat gecenin ikisi... Başladığı işi bitirmeden yatmamayı, kendine garip bir şekilde prensip edineli yıllar olmuştu. Sayısını dahi unuttuğu bir gayretle “son bir defa daha bakayım” dedi ve aradığı kelimeyi yazıp klavyeye hızlıca vurdu.
      Karşısına çıkan üç bin beş yüz yetmiş beş sonucu hızlıca tararken karşılaştığı bir fotoğrafı görür görmez bilgisayar ekranının karşısında donup kaldı. Fotoğraf, anne, baba ve iki şirin kız çocuğundan oluşan bir aile fotoğrafıydı ama anne ona hiç de yabancı değildi. Bu tebessümü hiç unutmamıştı. Tedirgin, temkinli ama derin bakışlara eşlik eden kendinden emin görünme arzusuyla dolu bir gülümseme… 

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Çerçeveli Özgürlük

2002 senesinde “Türk-Alman Özürlüleri Entegrasyon Derneği”nin daveti üzerine derneğin 15.Yıl Kutlamaları çerçevesinde şiirli resim sergisi açmak ve dört şiir gecesine katılmak üzere Almanya’nın Nürnberg şehrine gittim.  
Almanya’ya giderken beni gören herkes, iki dünya savaşı ve bir diktatör tecrübesi yaşamış olmasına rağmen kalkınmış her şeyiyle “mükemmel” bir ülke olduğu düşünülen ve bilhassa niyetleri hiç de iyi olmayan birtakım insanların ifadeleriyle “yaşanılmaz” olan Türkiye’yi bırakıp vatandaşı olarak yaşanılası bir ülkeye gidiyor olmamdan dolayı imrenme dolu bakışlarla baktı.
Hatta birçokları bana; “sen artık gelmezsin” bile dediler. Ben de adeta “ölmeden cennete giderken” orada kalacağım iki hafta süresince Almanya’nın gerek sosyal, gerekse insan yapısını imkânlar dâhilinde incelemek istedim.

13 Nisan 2009 Pazartesi

‘Rüya Gerçek Olana Kadar!’

            Dünyaya engelli olarak gelmiş olmasına ve her tür engele rağmen akademik kariyer yapmış bir engelliyim. Çocukluğum ve bilhassa ilk gençlik yıllarım, televizyonda “engelli çocuklarınızı saklamayın, sokaklara çıkın, engelli çocuğunuz sosyal hayatın içinde olsun” anonslarını dinleyerek geçti. Her ne kadar ben, ailemin katkıları ile üniversite bitirecek kadar hayatın içinde olsam da onlar bu anonsları yapmakta haklılardı. “Engelli evladı saklamak”, önemli bir problemiydi ülkemin…

Alper Şirvan'ın Kitaplarını Nasıl Temin Edebilirim?

Tür Şiir
Yazar Alper Şirvan
Sayfa 80 Sayfa
Basım Yılı Kasım-1996
Alper Şirvan, bu ilk kitabıyla okurlarına "merhaba" derken, şiirseverlere unutulmaya yüz tutmuş bir sada ile sesleniyor.
Şiirin ve edebiyatın basamaklarını tırmanan yazarımızın ilk adımlarına şahitlk etme adına kütüphanenizde yer alması gereken bir kitap...




Tür Şiir
Yazar Alper Şirvan
Sayfa 88 Sayfa
Basım Yılı Ocak-2009
ISBN 978-605-60427-0-6
Aşkın ıssız sokaklarında duyarlı bir şairin mısraları ile gezinmenin o müthiş hazzı, bu kitapta sizi saracak.
  Güfte tadında şiirler, şiir tadında güfteler... Postmodern şiir anlayışının sıradanlığına inat, şiiri şiir gibi söylemekte ısrar eden şairimiz, sevgiliye en ince duyuşlarla seslenirken, yepyeni ufuklara doğru yelken açmayı da ihmal etmiyor.
  Aşkı düşünceyle sarıp sarmalayan Alper Şirvan, aşkın ve insanın mekanı gözlerde, aşkı ve insanı arıyor.
  Bulabilir mi dersiniz?

Tür Hikaye-Deneme
Yazar Alper Şirvan
Sayfa 84 Sayfa
Basım Yılı Ocak-2009
ISBN 978-605-60427-1-3
 
Hayata dokunan hikaye ve denemeleriyle yazarımız, yaşadığımız günlerin o hızlı temposunda ıskaladıklarımıza kalemiyle dikkat çekiyor.
Herkesin bu hayatta geçtiği "normal bir süreç" vardır. İnsanlar, doğar, büyür, eskilerin deyimi ile "bir baltaya sap olur" ve evlenip yuva kurarlar. Peki bu "normal süreç" herkesçe kolayca yaşanıyor mu? Yazarımız, "yuva" ve "kuş" metaforuna alışılmışın dışında bir bakışla yaklaşırken, üzerine "yuva" yapılamayan ağaçlara dikkat çekiyor.
 Her satırında "insanla" yüzyüze geleceğiniz hikayele ve denemelerin herhangi birinde mutlaka kendinizi bulacaksınız.
Herkesin bu hayatta geçtiği "normal bir süreç" vardır. İnsanlar, doğar, büyür, eskilerin deyimi ile "bir baltaya sap olur" ve evlenip yuva kurarlar. Peki, bu "normal süreç" herkesçe kolayca yaşanıyor mu? Yazarımız, "yuva" ve "kuş" metaforuna alışılmışın dışında bir bakışla yaklaşırken, üzerine "yuva" yapılamayan ağaçlara dikkat çekiyor.
Hikâyeleri okurken, hayat denen maceranın türlü girdaplarında kendisiyle karşılaşan her yaştan ve her hissedişten insanları tanıyoruz. Birçoğumuzun yakını, komşusu ya da tanıdığı… Bu insanların ortak noktaları, yeni dünya düzeni denilen bu hengâmeden nispeten kendilerini uzak tutabilmiş olmaları… Yazarımız, çok farklı insanların dünyalarına, “hayatı zamanında ve olması gerektiği gibi yaşamak gerekliliği” dünya görüşüyle ışık tutarken, bir yandan da hedefe varmak kadar, o hedef için gayret etmenin gerekliliğine de dikkat çekiyor.
 Her satırında "insanla" yüzyüze geleceğiniz hikaye ve denemelerin herhangi birinde mutlaka kendinizi bulacaksınız.
  • Eserleri Temin Adresleri